Sayfalar

9 Temmuz 2011 Cumartesi

Konfüçyüs ( M.Ö. ykş.5-4. yy )

Konfüçyüs'süz bir hayat düşünülemez. Muhakkak oku öğren.
  
Asıl adı “Muhterem Üstad Kong” anlamına gelen Kongfuzi olan, ancak 17. yüzyılda Çin’e giden Cizvit misyonerleri tarafından Latince’ye uyarlanmış adıyla tanınan Konfüçyüs, (MÖ 551-479) bilindiği kadarıyla düşüncelerinin hiçbirini yazıya dökmemiştir. Kendini sadece bir eğitmen olarak tanımlamış ve üstelik hiçbir doğaüstü güce dayandırmamıştı konumunu. Çok sayıda seçkin öğrenciye sahip özel bir öğretmendi. Çin tarihinin en etkili düşünürü olmuştu ancak o kendini sadece bir bilgi aktarıcısı olarak tanımlıyordu.

Konfüçyüsçülüğün bir din akımına dönüşmemesi ve Konfüçyüs’un da bizim anladığımız anlamda dini bir nitelik taşımaması, Çin dininin geneldeki insani dokusu ile ilgilidir. Bu dinde tanrı figürü öyle büyük bir yer tutmadığı gibi ona pek sık başvurulduğu da görülmez. Taoculukta bile tanrıya hürmet ön plana çıkmaz ve zaten tanrı doğa ile bir sayılır. Konfüçyüs insanda tabiatı gereği bulunan ancak hiçbir şekilde mistisizme kaçmaksızın kendi kendini incelemekle ortaya çıkarılabilecek bir erdemden söz eder. Çin hümanizmi Rönesans hümanizmine de benzemez. Bireye daha az ağırlık verirken, toplumsal bir birim olarak bireyi daha öne çıkarır.
İlk biyografisi ölümünden dört yüzyıl sonra yayınlanmış olan Konfüçyüs, Lu Devleti’nde, yoksul düşmüş bir soylu ailenin çocuğu olarak dünyaya gelir. Bir süre Lu Devleti’nde küçük bir memur olarak görev yaptı. Ancak mö 496’da istifa ederek yollara düştü. Amacı kendi fikirlerini kabul ettirebilecek bir yönetici bulmaktı.
Platon’un tersine Konfüçyüs, siyasette kendini ortaya koyabilmek için bir yardımcı bulacak kadar şanslı değildi. Sonunda 476’da memleketine döndü ve hayal kırıklığına uğramış, başarısız ama bir bilge olarak öldü. Bu başarısızlığına rağmen fikirlerinin Çin toplumunu en alt katmandan en üste kadar etkisi altına alacağının farkına varmıştı belki de. Daha sonra Çin’in eğitim sistemi onun fikirleri temel alınarak geliştirildi. Halen komünist Maoculuğun özünde bile Konfüçyüsçülükten çok iz vardır. Konfüçyüs derslerinde değişik sınıflardan öğrencileri bir araya getirerek, Çin’deki sınıf ayrımının yok olması için büyük mücadele vermiştir.
Konfüçyüs’un yaşadığı dönemde savaş ağaları, o sırada neredeyse gücünü tüketmiş Zhou hanedanından kalanları paylaşmak için kıyasıya bir mücadele içindeydi. Konfüçyüs siyasete insani ve ahlaki ilkeler katmaya çalıştı. Ona göre insan sözünün içerdiği özü besleyip, geliştiren kişi hem özel hem de kamusal alanda büyük olur. Bu söz başkasını gözetmeyi de içerir. “ kendine yapılmasını istemediğin şeyi başkasına yapma” ilkesini özel olarak vurgular. İnsan erdemi kendinde büyüterek başkalarında da büyütmeyi öğrenebilir. Konfüçyüsçülük’te erdem kendi kendini ödüllendirir. Nitekim “üstün insan”ın, başarılı olamayacağını bilse bile doğru olanı yapma amacıyla siyasete girmesi gerektiğini söyler.
Dünyamızın geldiği noktaya baktığımızda Konfüçyüs gibi bilginlerin, insanı doğru ve erdemli davranmaya çağıran öğütleri pek bir işe yaramamış gözükse de böyle düşünceler ileri süren hiç kimse olmasaydı, kim bilir dünya daha ne kadar kötü olurdu?
Konfüçyüs’a göre erdemler altı başlıkta toplanır;
1-Ayin : Dinsel bir tören olmayıp, kişinin günlük yaşantısındaki bilinçli ya da bilinçsiz ortaya koyduğu davranışlarıdır. Bu hareketlere şekil vererek sağlıklı ve memnuniyet içinde yaşayan bir toplum yaratmaktır amaç.
2-İlişkiler :    konfüçyüsçülük’ün önemli konularından biri,insani ilişkilerle değişik toplumsal statüye sahip kişiler arasında oluşan farklı yükümlülüklerdir. Kişiler değişik statülerdeki bir çok insanla ilişki içinde olmaya teşvik edilir. Böylece toplumsal bağların güçlenmesi hedeflenir.
3-Ana babaya sevgi
4-Sadakat
5-İnsancıllık(hümanizm)
6-Kibarlık
Yazıyı Konfüçyüs'ün şu sözü ile bitirelim:
"Ben sana bir elma versem, sen bana bir elma versen,
bende bir elma, sende bir elma olur.
Ben sana bir bilgi versem, sen bana bir bilgi versen,
Bende iki bilgi, sende iki bilgi olur."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder